ASKERLİK İÇİN ASKERLİK DEĞİL GÜVENLİK İÇİN ASKERLİK
Modern dünyada askerlik aynen polislik gibi profesyonel bir meslektir, ve dünyanın en güçlü ve etkin orduları zorunlu askerlerden değil gönüllü profesyonel askerlerden oluşan ordulardır. Ve bu ülkelerde askerlik ile ilgili hiç bir temel problem ve tartışma da yoktur – aynen bizde polislikle ilgili temel bir problem ve tartışma olmadığı gibi. Her fırsatta ‘Ama bizde terör var’ nakaratını öne sürenlere hemen belirtelim ki İngiltere IRA terörünü toplam 229 bin askeri olan profesyonel ordusuyla mücadele ederek bitirdi – hem de aynı anda Irak gibi dünyanın birçok yerinde mücadele ederken. Ve ‘eşitlik’ olsun diye zorunlu askerliği aklına bile getirmedi. Askerliği bir ‘meslek’ olarak gördü, ve kadrolarını lise ve üniversite mezunu başvuru sahiplerinden seçerek doldurmakta hiç zorlanmadı – aynen bizde Polis teşkilatının üniversite mezunu polis adayı bulmakta hiç zorlanmadığı gibi.
Şimdi şöyle bir düşünelim: Biri kalkıp dese ki ‘Polislik, kişilerin her an ölümü göze almasını gerektiren tehlikeli bir meslektir, ve insanların bir kısmı güven içinde yaşarken diğer bir kısmının her an bir katil veya hırsızla çatışmaya girme ve hayatını kaybetme rizki içinde yaşamaları büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir. O yüzden tüm polislerin işlerine derhal son verilip tek tip zorunlu polisliğe geçilmeli, ve iç güvenliği sağlamak için herkes devletin uygun gördüğü bir yerde 12 ay zorunlu polislik yapmalıdır.”
Acaba hangi akıl sahibi bu fikre rağbet eder? Hırsız ve katiller dışında bu teklife kim sevinir? Hangi vatandaş böyle bir sistemde kendini daha güvende hisseder? Bu teklife başta polislerin kendileri karşı çıkmaz mı? Polisler ‘Biz bu güvenlik mesleğine rizkini bile bile talip olduk, ve işimizi severek yapıyoruz. Herkes kendi işine baksın. Biz kendimizi madur falan değil aksine şanslı hissediyoruz. Biz kendimize haksızlık yapıldığı düşüncesinde hiç değiliz’ demezler mi? Profesyonel polisliği kaldırıp yerine zorunlu acemi polisliği getirme teklifini yapanın aklından şüphe edilmez mi?
İç güvenliği sağlıyan polisler için durum böyle ise, dış güvenliği sağlamaktan sorumlu asker için durum neden farklı olsun? Akıl ve bilimi rehber edinen modern ülkeler bunu böyle yapıyor, ve aksini bile düşünmüyor. Kaldı ki bizde askerlerin ciddi bir kısmı Jandarma olarak iç güvenliği sağlama görevi yapıyor. Akıl ve çağdaşlık, zaman içinde polis kadrolarının yeterli seviyeye getirilip tüm ülkenin iç güvenliğinin profesyonel polisler tarafından sağlanmasını gerektirir. Türkiye zaten bu süreçte ilerliyor, ve aklı başında hiç kimse buna itiraz etmiyor. Zorunlu görev yapmakta olan jandarmaların yerini maaşlı profesyonel polislerin alıyor olmasından kimse şikayetçi değil. Aksine, son derece memnun. Durum böyle iken polislere zorunlu askerlik yaptırmak, örneğin kendi görev yerini terkettirip başka bir bölgede jandarmalık yaptırmak, acaba hangi akıl ve mantığa hizmettir? Eğer iç güvenlik için jandarma yetersiz kalıyorsa, o zaman polisleri jandarma yapmak yerine yeni polis alımlarını hızlandırmak gerekmez mi?
Akıl ve bilimi rehber edinen bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin temel hedefi ülkenin güvenliğini sağlamak ve bunu da en düşük maliyetle ve en etkin bir şekilde yapmaktır. Askerliğin de doktorluk ve mühendislik gibi uzun süreli yoğun bir eğitim gerektiren ciddi bir uzmanlık haline geldiği bu teknoloji çağında bu hedefe bir kaç aylık bir formasyon eğitimi almış zorunlu askerlerle ulaşılamaz. Mevcut uygulama ülke savunması için ciddi bir zaafiyettir, ve bu uygulama askerlik kurumunun temel amacının ülke savunmasını sağlamaktan ziyade ‘tüm erkek vatandaşları askerlik tezgahından geçirmek’ olduğu izlenimi vermektedir. Oldu olacak, bari kızlarımıza da bir kaç ay zorunlu hemşirelik eğitimi verelim, ve onlara da hastanelerde vatani görev kapsamında hizmet ettirelim. Hemşirelik okul ve yüksekokullarını da kapatalım – tabi doktorların ve hastaların isyanlarını ve sağlık sisteminin çökmesini göze alabiliyorsak. Futboldan bir örnek vermek gerekirse, ara sıra halı sahalarda top oynuyan kişilerden oluşturulmuş bir mahalle takımının mesleği futbol olan ve yıllarını eğitim kamplarında geçirmiş profesyonellerden oluşan bir takım ile karşılaşması halinde ne olacağı hakkında herhalde pek şüphe yoktur. Askerlik de artık ‘bir an önce yapılıp aradan çıkarılacak’ bir meşgale olmaktan çıkarılıp yoğun teknolojik eğitim ve üstün beceri gerektiren bir profesyonel meslek haline getirilmelidir.
Türkiye eğer ‘Hakiki mürşit ilimdir’ sözünde ve aklı rehber edinme iddiasında samimi ise, profesyonel askerliğe geçiş sürecini hızlandırarak miadını doldurmuş zorunlu askerlik uygulamasına bir an önce son vermelidir. Ekonomik gücü olmayan bir ülkenin askeri gücü de yoktur, ve zorunlu askerlik ülke ekonomisini ve dolayesiyle savunmasını olumsuz etkilemektedir. Üniversiteyi yeni bitiren bir genç askerlik engeli yüzünden mesleği ile alakalı ciddi bir işe alınmamakta, ve üniversitede öğrendiklerini uygulama fırsatı bulamadan askere gidince de ciddi bilgi ve beceri yani “beyin” erozyonuna uğramaktadır. Gençler bu süreçte meslek heyecanlarını büyük etapta yitirmektedirler – tabi kendilerini bu akıl dışı sürece mahkum eden sisteme olan saygılarını da. Hatta üniversite önündeki yığılmanın en büyük sebeblerinden biri de zorunlu askerliktir. Çok kişi üniversite eğitimini, kısa dönem veya yedek subay olarak askerlik yapmak için bir basamak olarak görmekte, ve ratgele bölümlere kaydını yaptırmaktadır. Askerliği daha da ötelemek istiyenler ise öğrencilik statülerini yıllarca uzatmakta (kimisi yeni bir bölüme başlamakta), ve en verimli olması gereken yıllarını adeta boşa harcamaktadır. Yurt dışında eğitim görenler de okulu bitirince ülkelerine dönmek yerine dövizli askerlik hakkını elde etmek için bir işe girmekte, ve zaman içinde oraya yerleşip beyin göçünün bir parçası olmaktadır.
Zorunlu askerlik uygulamasının ülkenin toplam beyin gücüne, bilgi tabanlı olması gereken ekonomiye ve ekonomik güçle bağlantılı askeri güce olan olumsuz etkisi bu kadar açık iken bu uygulamada ısrar acaba hangi mantığa hizmettir? Askeri gücün asker sayısı ile doğrudan orantılı olduğu günler çok geride kaldı, ve zaman teknoloji, uzmanlık ve profesyonellik zamanıdır. Artık bayatlamış “her Türk asker doğar” ezberini bir yana bırakıp ve sayıları yüzbinlerle ifade edilen asker kaçağı realitesiyle yüzleşip dış güvenliği sağlıyan askerliği aynen iç güvenliği sağlıyan polislik gibi iyi eğitilmiş gönüllülerden oluşan bir meslek haline getirmeli, böylelikle hem ülke ekonomisi canlandırılmalı, hem de ülkenin askeri gücü daha etkin ve modern hale getirilmelidir. Zaten bu modern çağda savaşların çoğu siyasi ve ekonomik alanlarda olmaktadır. Artık “eşitlik” adına herkesi askere alma ezberi de rafa kaldırılmalı (nedense konu askerlik olunca kadın – erkek eşitliği unutuluveriyor), ve askerlik de özel eğitim ve profesyonellik gerektiren bir meslek olarak görülmelidir. Herkesin iç güvenlik için polislik yapmaması nasıl eşitliğe aykırı değilse, dış güvenlik için askerlik yapmaması da öyle eşitliğe aykırı değildir. Kaldı ki zorunlu askerlik yapanların ciddi bir kısmı jandarma olarak iç güvenlik hizmeti vermekte, yani bir bakıma polislik yapmaktadır. Zaten zaman iş bölümü ve uzmanlık zamanıdır, ve en yüksek verim herkesin bir mesleği çok iyi yapmasıyla ve sonuçlarının paylaşılmasıyla alınır. Yoksa eşitlik olsun diye herkesi her meslekte çalıştırmaya kalkmak, o ekonominin cenaze namazını kıldırmak için imama davetiye çıkarmaktır.
Tarihî sürece bakacak olursak, milli bir anane olarak gördüğümüz zorunlu askerliğin aslında bir Fransız icadı olduğunu görürüz. Dünya zorunlu askerlikle Fransız devriminden sonra ilk maddesinde “Her Fransız bir askerdir” yazan 5 Eylül 1798 tarihli kanunla tanıştı, ve bu ordu başkomutan Napolyon ile şöhret buldu. Ancak zorunlu askerlik onu icad eden Fransa’da bile 1996’da kaldırılmıştır, ve Fransa ve İngiltere dahil çoğu Avrupa ülkesi değişen dünya şartlarında modern savaş tekniğinin artık son derece uzmanlık gerektiren bir uğraşı olduğunu görerek profesyonel askerliğe geçmişlerdir. Bu şekilde ülke savunması çok daha az sayıda askerle, daha küçük bir savunma bütçesiyle, ve çok daha etkin olarak yapılmaktadır. Türkiye de son yıllarda profesyonel orduya geçme yönünde ciddi ilerlemeler kaydetti, ancak artık çağ dışı kalmış olan “Napolyon geleneği”ni terketme cesaretini hala gösteremedi. Zorunlu askerliğin kaldırılıp ordunun tamamen profesyonel bir hale gelmesi Türkiye’nin askeri ve ekonomik gücü için bir devrim olacaktır. ‘Askerlik için askerlik’ ezberi bozulup merkezinde iyi eğitimli profesyonellerin olduğu ‘güvenlik için askerlik’ uygulamasının sonuçları görülünce, tek pişmanlığımız bunu niye 50 yıl önce hayata geçirmediğimiz olacaktır.