SANAT

Bir bilim dalından çok yaratıcı bir faaliyet

Sanat şuurlu varlıklarda çeşitli derecelerde hayranlık, eğlence, takdir, merak, haşmet, cazibe, büyülenme, büyü, haz ve engin sevinç duyguları uyandıran, madde (heykel ve mimaride olduğu gibi), renkler (resimde olduğu gibi), şekiller (hat sanatı, kaligrafi gibi) sesler (müzik gibi), hareketler (performanslar ve dans gibi) veya kelimeler (şiir gibi) gibi unsurlardan oluşan yaratıcı bir çalışmadır. Sanatçılık ya da sanat eylemi – başından sonuna kadar – sanat ile ilişkili herhangi bir faaliyettir. Bir bilim dalı olarak sanatlar sanatın herhangi bir yönünü anlama, takdir etme ve onda ustalaşma uğraşının yanı sıra mesleki ve profesyonel beceriler geliştirmeye çalışmadan şekil ve içerik açısından sanat eserlerini analiz etmektir. Sanatın yaratılması veya üretilmesi ile ilgilenen herhangi bir kişi sanatçıdır. Sanat bir eğitim alanından çok yaratıcı faaliyettir ve sanat eğitimi onu geliştirebilir ama insanların doğuştan sahip olduğu temel sanatsal eğilimleri aşılayamaz. Orta derecede zeki bir kişi eğitimle iyi bir mühendis ya da tarihçi olabilir ama sanat öğretilebilir bir şey olmadığı için eğitimle iyi bir ressam, besteci veya şair olamaz. Bir buzdağı gibi, sanat aklı baypas eden pek çok ilham içerir ve çok az bilgi akıl tarafından görülebilir.

Sanat için yukarıda verilen tanımın tam ve kapsamlı olması amaçlanmamıştır çünkü anlaşılmaz ve sınırsız olmak sanatın doğasının bir parçasıdır. Sanatın karşılaşıldığı zaman tanındığı söylenir ama bu cümle bile tartışmalıdır çünkü insanlar arasında algıda birlik yoktur. Ama tanım sanatının önemli unsurlarını ortaya koyar: Birincisi, sanat doğası gereği soyuttur çünkü orijinal olarak sanatçının hayal gücünden ortaya çıkmıştır. Sanatçı daha sonra uygun maddi unsurları o kadar ince ölçülerle düzenler ki onun hayalindeki sanat maddenin üzerinde görünmez bir ışık olarak parlar ve sanatçının yanı sıra başkaları tarafından da algılanabilir hale gelir. Bu sanatçı için çok keyifli bir uğraştır çünkü ürün bir iç yeteneğin ve onu taşıdığı meyvenin açığa çıkmasının bir sonucudur ve sanatçı sanatı malzeme şeklinde gören ilk kişidir. Bu sanatçı için ifade ve gösteri yoluyla bir büyüme deneyimidir. İkinci olarak, ortak bir zarafet, şıklık ve güzellik şekli olarak sanatın takdiri ve beğenilmesi insanların ortak bir özelliğidir; ve bu yüzden sanat insanların hayatında her zaman özel bir yer edinmiştir.

Sanat gözler ve kulaklar gibi uygun duyu organları aracılığıyla ilgili duyguları tetikleyerek sanata meyilli insanlara bir bebeğin anneye sağladığı gibi sürekli bir sevinç sağlar. Bir kişinin zevk derecesi o kişinin ilgili duyguların geliştirilmesi ve inceltilmesi düzeyine bağlıdır. Tıpkı gıda gibi sanatın belli bir formu kişinin geçmiş deneyimleriyle kişi üzerindeki kültürel, siyasi ve diğer etkilerin birleşmiş etkisine bağlı olarak bazı insanlara çok hoş, bazılarına sıradan ve bazılarına da iğrenç gelebilir. Bazı insanların belli bir sanat şeklini veya gıdayı sevmemesi bu insanların doğuştan böyle bir zevkleri olmadığını veya zamanla bunu geliştirmediklerini gösterir; başka bir şey göstermez. Sanatla ilgili fikirler çeşitli algılara dayalıdır ve bir şeyi sanat olarak ilan etmek için bir evrensel bir oybirliği olması gerekir. Ayrıca, sanat, sıklıkla akla da bir mesaj taşır ve ona hitap eder. Ama bu bir şeyin sanat olarak nitelendirilmesi için gerekli bir içerik değildir.

Sanat ve el sanatı (elişi) bir şekilde ilişkilidir, ancak birbirleri ile karıştırılmaması gerekir: Sanat ile ilgili kişilerde ve buna bağlı olarak sanat eserinde birincil yetenek doğuştan gelen yaratıcılıktır; oysaki el sanatında birincil yetenek el sanatı ile ilgili beceri veya el işçiliğidir. Ayrıca, el sanatının temel amacı maddi kazanç ile birlikte faydadır – herhangi bir sanat içeriği ikinci plandadır. Öte yandan sanatın ana amacı ifade etme veya alma yoluyla duyusal memnuniyettir; onunla ilgili herhangi bir fayda veya ekonomik kazanç ikincil öneme sahiptir. Bu nedenle, sanat ve el sanatı arasındaki ayırt edici özellik sıklıkla amaçtır; bu gözlemci için belirgin olmayabilir. Bu itibarla bazıları için sanat olan bir şey başkaları için el sanatı olabilir. Günlük hayatta sanat ve el sanatı kelimeleri sık sık birbirlerinin yerine kullanılır. Mesela bir çift ayakkabı bir sanat da el sanatı da olabilir. San Francisco Golden Gate Köprüsü büyük yarar sağlayan bir mühendislik harikasıdır ve aynı zamanda, beton ve çelikten yapılmış göze hoş gelen olağanüstü bir sanat eseridir. Bir kelebek muhteşem bir uçan makine olarak hem bilim adamlarına hem de mühendislere, büyüleyici renk kompozisyonlarıyla da sanatçılara ve sanatsal eğimli kişilere bir ilham kaynağıdır. Yaratıcı edebi eserler de anlamı güzel ve estetik bir şekilde ilettikleri için sanat biçimleridir. Konuşma sanatını üretilen sözlerin ve müziğin içeriğe bakılmaksızın sıralanma biçiminden hoşlandığımızda tanırız. Şiir sanata içerikten daha fazla öncelik verilen bir edebi şekildir. Edebiyat duyulara hitap ettiği ölçüde sanattır.

Sanat insan varlığının önemli bir yönüdür ve biz her yaptığımız şeyi geliştirmeye ve ona sanatsal bir boyut ekleyerek değer katmaya çalışırız. Aslında, insan vücudunun kendisi de her organının çok büyük yararları olmasına karşın değerli bir sanat eseridir. Bu yüzden sanat duyularımıza da hitap eden evleri ve arabaları tercih etmemiz ve bu artı için ekstra para ödemeye hazır olmamız doğaldır. Tipik bir öğrenci üniversiteden mezun olmadan önce en azından sanatın değerini bilmeyi öğrenmek için çok sayıda sanat dersleri alır çünkü iyi bir sanat temeline sahip olmak çok yönlü birey olmanın bir parçasıdır.

Sanatlar ve bilimler bazı ortak özelliklere sahiptir çünkü her ikisi de yaratıcı faaliyetlerdir ve iyi bir hayal gücü ile ilham gerektirirler ama aralarında farklılıklar da vardır. Bilim gerçeklere dayanır, tarafsızdır, somuttur, öğretilebilirdir duyulardan ziyade akla hitap eder. Bilim gözleme dayalıdır, faydayı gözetir ve genel yasalarla ve ilkeler oluşur. Ayrıca, zamanla değişmez – değişen bildiğimiz miktarıdır. Sanat bunların hiçbiri değildir. Bazı durumlarda sanat ve bilim birlikte paketlenmiş olarak gelir. Mesela mimarlık sağlam, fonksiyonel ve göze hoş gelen binalar, yapılar ve yaşam alanları tasarlama sanatı ve bilimidir. Leonardo de Vinci gibi bazı büyük yetenekler hem sanatçı ve bilim adamlarıydılar.

Soyut bir öğrenme alanı ve sistematik bir bilgi kaynağı olarak matematik, fiziğe ve mantıklı akıl yürütmeye dayanır; ve sayma, ölçme, fiziksel varlıkları ve fiziksel olmayan miktarları özlü ve sistematik bir şekilde tanımlama ihtiyacından doğmuştur. Bilimler için gerekli bir araçtır ve tüm bilimler matematiği kullanır ama matematiğin kendisi fiziksel evreni gözlemlemeye dayalı olmadığı için deneysel olarak yanlışlanamadığı için (yanlışlanabilirlik ölçütüne uymadığı için) bir bilim değildir. Bilimler fiziksel evrenin ve onun içindeki her şeyin araştırılması ile ilgilidir ancak matematik böyle değildir. Bunun yerine, matematik genellikle bilimlerin ortak dili olarak kabul edilir çünkü fiziksel olgu en iyi matematik tarafından tarif edilir ve bilimsel çalışmaların sonuçları en iyi matematik tarafından iletilir. Ancak matematik kesin tanımları, iyi hazırlanmış kuralları, mantıksal çıkarımları ve gelişmeye yeteneği olan işlemsel bir dildir. Matematiksel teoremlerin ispatları kesindir ama bilimsel teoriler delil olarak onlarla tutarsız olan yeni gözlemlerin ortaya konulmasıyla her zaman yanlışlamaya açıktır.

Matematik ve bilimler tarih boyunca her ikisi için de faydalı olan yakın bir etkileşim içinde gelişmiştir. Bu nedenle, yeterli matematiksel becerilerin kazanılması uzun zamandan beri fen eğitiminin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Fiziksel problemler için gerçekçi matematiksel modeller hazırlanması ve daha sonra matematiksel yöntemler kullanılarak problemlerin çözülmesi ve nihayet sonuçların fiziksel olarak yorumlanması fen bilimlerinde ve mühendislikte genel olarak yapılan şeylerdir. Karmaşık bir fizik probleminin matematiksel modeli için bir çözüm elde etme ihtiyacı sık sık yeni matematiğe ilham vermektedir.

Matematik bazıları tarafından sanat olarak görülür çünkü fen bilimlerinde olduğu gibi keşfedilen bir şeyden çok sıklıkla yaratılan bir şey olarak algılanmaktadır ve bazı çözüm prosedürleri ve teorem ispatları ile ilişkili büyüleyici bir zarafet vardır. Matematik dünyasının iç yapısının sağlamlığı, mantığın kesinliği ve onunla ilişkili genellik ve içerdiği gizemler bu iyi yapılandırılmış sanal evrende heyecanlı ve keyifli bir keşfin yolunu açar. Matematik bilim adamlarının simülasyonları kullanarak fiziksel olguların fiziksel bir sisteme uygulayacağı değişimin türünü ve boyutunu fiziksel olarak gerçekleşmeden önce tahmin etmelerini sağlar. Diğer bir deyişle, matematik hem geçmişe hem de geleceğe sanal zaman yolculuğunu mümkün kılar. Benimsenmesi 16. yüzyıla kadar giden matematiksel notasyon sadece birkaç sembol kullanarak büyük miktarda bilgiyi göstermeyi mümkün kılar.

Fiziksel dünyadaki olaylar fizik yasaları ve ilkeleri ile iç içe olan yolda ilerler. Gerçek fiziksel yol gerçek zamanlı olarak fiziksel deneyler sırasında maddenin hareketleri dikkatle izlenerek gösterilebilir. Matematiksel dünyadaki olaylar sanal maddeyi kullanarak aynı fizik yasaları ve ilkeleri ile iç içe olan yolda ilerler; sanal yol sayılar veya grafikler kullanılarak gösterilir ve aynı bilgiyi verir. Bu nedenle, matematiğin maddeye hakim olan yasa ve ilkeler olan fiziksel dünyanın özünü koruduğunu ama onun kuvvetlerinin yerine kendi prosedürlerini koyduğunu söyleyebiliriz.